Bilardo Masası Ölçüleri: Kayseri’de Bir Akşamın Anıları
Bazen hayat, en beklemediğiniz anlarda bir oyun gibi karşınıza çıkar. O anın içinde kaybolmak, bir anda zamanın nasıl geçtiğini anlamamak… İşte tam da böyle bir akşamda, Kayseri’nin serin sokaklarından birinde, bir bilardo masasıyla tanıştım. Ne kadar basit bir şeydi aslında, bir masanın ölçülerini öğrenmek, ama bu basit bilgi, bir anda hayatımda bambaşka bir yere dönüştü.
Bilardo Masasına Dair İlk Düşünceler
O gün, Kayseri’nin o eski kafelerinden birinde arkadaşlarımla buluşmuştum. Her şey çok sıradan başlamıştı: Kahvelerimizi yudumlarken, bir yandan da her zamanki gibi muhabbet ediyorduk. Ama sonra, bir arkadaşımın önerisiyle, herkesin içine bir heyecan dalgası yayıldı: “Hadi, bilardo oynayalım!”
Bir anda kafedeki her şey değişti. Bilardo masasının başına geçtim, ama masanın boyutları hakkında hiçbir fikrim yoktu. Kafamda bir soru belirdi: “Bilardo masası ölçüleri nelerdir?” O kadar derin bir soru değildi aslında, ama o an, o masanın etrafında bir şeyler fark etmeye başladım. Her şey ne kadar da küçük ve dar görünüyor, diye düşündüm. Elimi masanın üzerine koyduğumda, başımda bir ışıltı belirdi. Masanın ölçüleri, aslında sadece bir fiziksel sınır değilmiş, her hareketimin ne kadar doğru olduğunu belirleyen bir şeydi.
Masanın Ölçülerinin Beni Tanımlayan Bir Anlamı Var mıydı?
Kafede oynadığım ilk oyunda, masasının boyutlarını hiç umursamamıştım. Ama sonra, bir topu pota kenarına doğru vurmaya çalışırken, o küçücük alanda ne kadar zorlandığımı fark ettim. Başlangıçta bu kadar küçük bir şeyin, ne kadar büyük bir fark yaratabileceğine inanamazdım. Bilardo masası ölçülerinin, aslında sadece bir oyun için değil, aynı zamanda hayatın da ölçüleri gibi olduğunu düşündüm.
Beni saran o heyecanlı, aynı zamanda kaygılı duygularım, bilardo masasının ölçülerine dair sorumu cevapsız bırakmak zorunda bırakıyordu. Her vuruşta, masanın ne kadar küçük olduğunu, her açıdan topu kontrol etmeye çalışırken ne kadar zorlandığımı hissediyordum. “Bilardo masası ölçüleri nelerdir?” sorusu, kafamda dönüp duruyor, ama bir yandan da gerçek hayatta bu ölçülerle nasıl baş edeceğimi sorguluyordum.
Masadaki Toplar, Hayatımın Yansıması Gibi
O gün, ne kadar çaba göstersem de, kazanan ben olamadım. Arkadaşım, o kadar soğukkanlıydı ki, topu her seferinde potaya sokarken, bir anda her şeyin ne kadar basit göründüğünü düşündüm. “Belki de bu kadar basit değil,” diye düşündüm, çünkü gerçekten zor olan bir şey vardı: Kaybedebilmek. Masada kaybettiğimde, kendimi ne kadar zayıf hissettiğimi fark ettim. O kadar büyük hayal kırıklıklarıyla doluydum ki, başarısızlık bile bir nevi masanın ölçülerine sıkışıp kalmış gibi geldi.
Bilardo masası ölçülerine gelince, standart bir masanın uzunluğu 2.84 metre, genişliği ise 1.42 metreydi. Ama aslında mesele masanın ölçülerinden çok, benim hayatımda bu ölçülerle nasıl baş edeceğimi öğrenmekti. Her top, her vuruş, bir adım daha ileri gitmek, kaybetmek, kazanmak ya da bir sonraki şansı beklemek gibiydi. Bu küçük ama derin an, bana hayatta hep bir sonraki adıma nasıl odaklanmam gerektiğini öğretti.
Bir Umut, Bir Hayal: Bilardo ve Gelecek
Kayseri’deki o akşamı hatırlıyorum: Kafede arkadaşlarım arasında kaybolmuşken, bir bilardo masası bana aslında hayatta ölçülerin ne kadar önemli olduğunu anlattı. Hayat, tam anlamıyla bazen bir bilardo masasına benzer. Küçük, sıkışmış ve her açıdan kontrol edilmeye çalışılan bir alan. Ama belki de bu ölçüler, hepimize kendi yolumuzu bulma fırsatı sunuyor.
Belki de hayatın her alanında olduğu gibi, bu masanın ölçüleri, hayatta ne kadar büyük bir alan açabileceğimizi anlamamıza yardım ediyordur. Her hatamız, her kaybımız, aslında bizi daha iyi bir noktaya getirebilir. Belki de işin sırrı, sadece doğru açıları bulabilmekte. O gece, masanın ölçüleriyle ilgili tüm o düşünceler, bana bir umut ışığıydı. Hayatta küçük şeylerin ne kadar büyük farklar yaratabileceğini anlamak, belki de yaşamı daha derin bir şekilde kavrayabilmekti.
Masadaki topa her vuruşumda, sanki hayatımı daha fazla anlamaya başlıyordum. Bilardo masası ölçüleri nelerdir sorusu, belki de aslında “hayatta ne kadar yerim var?” sorusunun bir yansımasıydı. Kendimi bulduğum o masada, bir başka dünyaya adım atmıştım.